RUH SOYU

RUH SOYU
İnsan tıpkı bir ağacın dalı gibidir. Şecere kelimesi Arapça’da hem ağaç hem de soy anlamı taşır. Türkçe de ‘soy ağacı’ tamlamasının tam karşılığıdır. Soy dendiğinde aklımıza hep genetik ile ilgili biyolojik bağlar gelir. Oysa insanın bir de ‘ruhsal soyu’ vardır ki esas önemli olan ‘insan’ yanımızı oluşturur. Örneğin Türk, Arap, Japon veya Rus dediğimizde ilk başta bu ırklara ait fiziksel özellikler akla gelir.  Ancak, başta dil olmak üzere kültür ve yaşam tarzı gibi soyut özellikler, fiziksel özellikler kadar önemlidir.  Yani toplulukların fiziksel değil zihinsel şekilleridir medeniyetlerini oluşturan. Dil, kültür, inanç, yaşam tarzı, mimarı adeta ruhsal bir soy gibidir. İçine doğduğu çevre, çocuğun zihnine bin yılların birikimlerini ilk altı yaşta büyük oranda aktarır. İnsan daha sonraları başka diller öğrense de ilk dilin aksanı bir ömür kendini hissettirir.

Her birey, içine doğduğu ailenin ruhsal genlerini taşır. Amerika’da varlıklı ve iyi eğitimli bir aileye doğmuş siyahi çocuk ile Afrika’nın bir orman köyünde doğan siyahi çocuk aynı biyolojik beyinle dünyaya gelir. Ancak o kadar farklı ruhsal genetikle büyürler ki adeta bir birinin tam zıddı olarak yetişirler. Evlatlık alınan çocuklar biyolojik anne babalarını anne baba saymazlar ve onlarla karşılaştıklarında hiçbir yakınlık hissetmezler. İnsan ruhu soyunu biyolojide aramaz. İnsanın sırf biyolojik akrabalıklarını önceleyenlerin yolu önce ırkçılığa çıkar sonra da Darwinizm’e kadar gider.

Dilden başka en güçlü ruhsal genlerden bir diğeri de dindir. O yüzden dini referanslarla devam edeceğim yazıma. Hz. Nuh gemiye binmeyen oğlu için Allah’a dua edince “Ey Nuh, o senin ehlinden değil”  (Hud 46) hitabıyla karşılaşıyor. Buradan da anlaşılacağı üzere biyolojik akrabalıktan başka soyut, anlamsal, düşünsel veya inançsal bir akrabalık daha var ki bu da insanın hayvani yönünden çok insanı yönünün genetiği... Eğer biyolojik soy bağı her şey olsaydı Ebu Leheb gibi birinin peygamberimizin öz amcası olmaması gerekirdi. Yine peygamberimizin soyunun kesik olduğunu iddia edenlere karşı “Doğrusu sana kin besleyendir soyu kesik olan (Kevser 3)” ayeti bize daha gerçek başka bir soydan bahseder gibidir.

Başka bir ayet çocukların anne babalarına göre nasıl şekillendiğine işaret eder: "Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar” (Nuh 27). Çocuklar İslam’a göre günahsız ve tertemiz doğarlar ancak anne babanın ruhsal soyu onlara aktarılacağı için çocuklar ayette belirtilen olumsuz vasıflara bürüneceklerdir.

Oysa en köklü aileler de bile asıl olanın nufüz ve manevi şahsiyetlerinin değeridir. “Şeref edep iledir, soy ile değil” Hadis-i Şerifinde belirtildiği gibi gerçek soylular edep gibi insanı değerlere en çok uyanlardır. Biyolojik soya dayalı bir övünme, ruhsal soysuzluğun bir göstergesi olabilir ancak.

Evet, her insanın biyolojik bir soyu var ama bir de inanç, kültür ve takip ettiği değer yargılarını içeren ruhsal soyu var. Bu dünyada bazıları izler bırakmıştır ve takipçileri vardır. Bazılarının açtıkları hayır yolundan asırlarca nice kervanlar geçmiştir. Nice kaleler, nice fenerler inşa etmişlerdir insanlık gemisinin güzergâhına. Bu güzergâh insanların zihinlerini, gönül ve inanç dünyalarını aydınlatan fenerlerle doludur. Soyu ve soyun devamlılığını hayvanlarla eş düzlemde, yani bedende arayanlar ruhun soyunu ne bilsinler.

Yorumlar

Popüler Yayınlar